Drawing Layer 1

Gri TV Nedir?

Sosyal medya ile dönen dünya

+A -A
16:36 23-02-2021
Aklayanlar

“Güçlü olmak kötü bir şey değil”

ABD Kongresi’nde, Demokrat parti üyesi Temsilciler Meclisi Adalet Komisyonu Başkanı’nın internet devlerinin gücüne ilişkin eleştirilerine karşılık Cumhuriyetçi kanattan, muhafazakar kongre üyesi Jim Sensenbrenner yanıt vermişti: “Büyük olmak aslında kötü bir şey değil. Tam tersi, ABD'de başarılı olanın ödüllendirilmesi gerekiyor.”

Sosyal medya devlerinin sakıncalı bulduğu içeriklerin hesaplarını askıya alma, kapatma girişimleri Trump’ın hesabının kapatılması üzerinden yoğun olarak gündeme geldi. Facebook CEO'su Mark Zuckerberg, Facebook hesabından yaptığı paylaşımda, “Trump'ın Facebook ve Instagram hesaplarının süresiz olarak, iktidarın barışçıl devir teslimi gerçekleşene dek askıda olacağını” açıklamıştı.

Zuckerberg bu kararı şu şekilde savunmuştu:

“Son birkaç yıldır, Başkan Trump'ın platformumuzu kendi kurallarımıza uygun şekilde kullanmasına izin verdik, politikalarımızı ihlal ettiğinde içeriğin kaldırılmasını veya etkilenmesini sağladık. Bunu yaptık çünkü halkın siyasi konuşmaya, hatta tartışmalı konuşmaya mümkün olan en geniş erişim hakkına sahip olduğuna inanıyoruz. Ancak mevcut bağlam farklı çünkü demokratik olarak seçilmiş bir hükümete karşı şiddetli ayaklanmayı kışkırtmak için platformumuzun kullanılmasını içeriyor. Başkan’ın bu dönemde hizmetimizi kullanmaya devam etmesine izin vermenin risklerinin çok büyük olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle Facebook ve Instagram hesaplarına yönelik kısıtlamayı süresiz olarak uzatma kararı aldık. 

Halkın seçilmiş yetkililerin ve dünya liderlerinin sesini duymasına olanak sağladığını vurgulayan Twitter’ın bu konudaki genel tutumuna ilişkin açıklaması:

“Son yıllarda, liderlerin hesaplarının bizim kurallarımızdan daha üstün olmadığını ve Twitter'ı şiddeti yaymak için kullanamayacaklarını net bir şekilde belirttik. Politikalarımız ve uygulanma şekilleri hakkında şeffaf davranmayı sürdüreceğiz.” 

Sosyal medya platformlarının çeşitli içerikleri sakıncalı bulup bunlara ya da bunların hesaplarına erişim engeli getirmesi, yani aslında bir nevi içeriğe müdahale edilmesi, bu mecraların “bir editör gibi davranacaklarsa durum farklı” değerlendirmesini gündeme getirmişti. Ancak Facebook’un buna da itirazı oldu.

Facebook geçen yıl, sosyal medya platformlarının geleneksel medya muamelesi görmesi fikrini de geri çevirip bir rapor sunarak gazetelerle telekomünikasyon sektörünün ortasında ayrı bir kategoriye yerleştirilmeleri gerektiği talebinde bulunmuştu.

Facebook, yeni düzenleyici kuralların gerekli olduğu konusunda ülke yönetimleriyle aynı fikirde olsa da geleneksel medyada olduğu gibi içeriklerden sorumlu tutulmak istemiyor. Bunun yerine, yapılacak düzenlemelerle “zararlı” paylaşımları engellemek için uygulayabilecekleri mekanizmalara odaklanmak gerektiğini savunuyor.

Karalayanlar

“Haddinden fazla güçlüler”

Bir süredir, özellikle gelişmiş ülkelerin gündeminde, sosyal medya ve internet şirketlerinin gücünü bölmek var. Son zamanlarda Trump’ın Facebook ve Instagram hesaplarının kapatılması, Twitter hesabının askıya alınması, beklenmedik bir eleştiriyi gündeme getirdi.

Çok sayıda Avrupa Birliği lideri, Trump'ın ve destekçilerinin sosyal medya hesaplarının engellenmesini eleştirdi. Ayrıca Meksika Devlet Başkanı Obrador da Trump'ı sansürlediği için Twitter ve Facebook'u kınamıştı. Avustralya ve Polonya’nın da aynı fikirde olduğu biliniyor.

İngiltere Başbakanı Boris Johnson ise platform / yayıncı ayrımına dikkat çekmişti: “Büyük internet şirketlerinin statüsü ve bunların yalnızca platformlar olarak mı yoksa yayıncı olarak mı tanımlanmaları gerektiği konusunda şu anda gerçek bir tartışma olduğunu düşünüyorum. Çünkü editörlük yapmaya başladığınızda, o zaman farklı bir dünyadasınız" diyerek aslında bu platformların içeriklere göre erişim engeli getirmesini bir editörlük olarak değerlendirdi. 

Almanya Başbakanı Angela Merkel, engelleme ve silme konusundaki endişelerini dile getirerek bunu “Çok ileri bir adım” olarak nitelendirdi.

Almanya ve Avrupa Birliği'nden, ABD'ye, sosyal medya devlerinin gücünü dizginlemek için işbirliği yapma çağrısı da geldi.

“Demokrasimizi etkiliyor” diyen AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de “Ortak değerleri temel alan” bir küresel kurallar kitabı oluşturulması gerektiğini söyledi.

Von der Leyen, ABD Kongre Binası'na düzenlenen baskın sırasında ABD Başkanı olan Donald Trump'ın hesaplarının silinmesi kararının yalnızca şirketler tarafından verilmemesi gerektiğini vurguladı.

Geçtiğimiz yıl da ABD’de ilk kez dört internet devi Amazon, Apple, Facebook ve Google’ın patronları eş zamanlı olarak bir kongre toplantısında sorguya çekilmişti.

Dört şirketin patronları Jeff Bezos, Tim Cook, Mark Zuckerberg ve Sundar Pichai, Kongre'nin alt kanadı Temsilciler Meclisi Adalet Komisyonu bünyesindeki Antitröst Alt Komisyonu'nda düzenlenen video konferansa katılmışlardı.

Komisyon Başkanı David Cicilline, dört şirketle ilgili olarak, “Bu şirketlerden herhangi birinin tek bir eylemi yüz milyonlarca kişiyi ciddi ve kalıcı biçimde etkileyebilir deyip “Hadlerinden fazla güçlüler” değerlendirmesinde bulunmuştu.

Cicilline, pazara hükmeden platformlara, kendi hizmetlerini öncelikli kılma, adil olmayan fiyatlandırma veya kullanıcıyı ek ürünleri satın almaya zorlama vasıtasıyla, “Büyümek amacıyla güçlerini yıkıcı ve zarar verici bir biçimde uyguladıkları” eleştirisini yöneltti.

Gerçek Ne?

Medya kuruluşlarının varoluşundan bu yana hükümetlerce sansürlenmeleri gizli ya da aleni pek çok vaka olarak karşımıza çıkıyor. Ancak şimdi durum tersine dönmüş gibi. Medya, yönetimleri sansürlüyor… Bu durum da ülke yöneticilerini tedirgin etmeye başladı.

Büyük internet şirketlerinin pazara hükmeden konumları hem ABD'de hem de Avrupa Birliği'nde, daha önce de eleştiri konusu olmuştu. Halihazırda aralarında Facebook ve Google'ın da bulunduğu bazı şirketlerin pazar konumlarını kötüye kullanıp kullanmadıklarını tespit etmek amacıyla birden fazla inceleme yürütülüyor.

Peki sosyal medyayı bir kitle iletişim aracı haline getiren milyonlarca kullanıcı içeriklerin engellenmesine, yani internet dünyasında sansüre ne diyor?

1941 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren sivil toplum kuruluşu Freedom House tarafından yapılan Internet Censorship Around the World (Dünya Çapında İnternet Sansürü) başlıklı araştırmada internet yasaklarının en yoğun yaşandığı ilk 5 ülke şöyle:

  1. Çin
  2. İran
  3. Suriye
  4. Küba
  5. Vietnam

Aynı araştırmaya göre internet kullanımı açısından en özgür ülkeler:

  1. İzlanda
  2. Estonya
  3. Kanada
  4. Almanya
  5. Birleşik Krallık

Hatırlatalım: Listenin dördüncü sırasında yer alan Almanya’nın Başbakanı Merkel, Trump’ın sosyal medya hesaplarına erişiminin engellenmesiyle ilgili endişelerini, çevrimiçi düzenlenen Davos Zirvesi’nde yaptığı konuşmada ifade etmişti.

Kullanıcıların En Çok Sansür Talep Ettiği İçerik Türleri:

  • Çocuk pornografisi ve pedofili ile ilgili içerikler %88,1
  • Şiddeti kışkırtan içerikler %60,4
  • Suça teşvik eden aktiviteler %59,3
  • Irkçı söylemler %54,3
  • Yanlış ve yanıltıcı bilgiler içeren içerikler %48,9

“Teknoloji şirketlerinin internet içeriklerini ne sıklıkla sansürlemesi gerektiğini düşünüyorsunuz?” sorusuna yanıt:

  • Bazen %62,4

  • Hiçbir zaman %26,9
  • Her zaman %10,7

“Ülke yönetimlerinin internet içeriklerini ne sıklıkla sansürlemesi gerektiğini düşünüyorsunuz?” sorusuna yanıt:

  • Bazen %68,2

  • Hiçbir zaman %25,1
  • Her zaman %6,6

“Sosyal medya platformları kendi platformlarında sansür uygulamalı mı?” sorusuna

  • Evet yanıtı: %86,6
  • Hayır yanıtı: %13,4

Freedom House tarafından yapılan araştırmanın metodolojisi: 1049 kişiyle online sansür üzerine anket yapılmış. Yanıt verenlerden % 60.8’i erkek, %37.9’u kadın, %1.1’i bir cinsiyete ait olmayan olarak kendini belirtmiş. Bir katılımcı da cinsiyetini açıklamamış. Katılımcıların ortalama yaşı 28.9 olarak belirtilmiş.

Anket, Antarktika hariç her kıtadan katılımcıyı içeriyor:

  • Kuzey Amerika: 338
  • Güney Amerika: 107
  • Afrika: 136
  • Avrupa: 208
  • Asya: 61
  • Avustralya: 199

Sansürleşmeler Devam Ediyor

Bazı ülke yöneticileri seçmenlerine sosyal medyadan ulaşamama kaygısı yaşarken bazı ülkeler de sınırları içindeki toplumsal hareketliliği kontrol edebilmek için sosyal medyaya sınırlamalar getiriyor. Birkaç örnek:

  • 1 Şubat 2021’de Myanmar’da gerçekleşen askeri darbe sonrası internet, erişime bir süre kapatıldı, sosyal medya uygulamaları ise hala yasak.
  • 2021 başında, Rus muhalif Aleksey Navalnıy'a destek amaçlı yapılan sokak protestolarına çağrılar, sosyal medyadan olmuştu. Bunun üzerine Rus hükümeti, ülkede faaliyet gösteren YouTube, TikTok ve Instagram gibi platformlardaki içerikleri, gençleri izinsiz protestolara katılmaya teşvik ettiği gerekçesiyle silmeye başladıklarını açıklamıştı.
     
  • Şubat ayı başında Türkiye’de İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’nun üç tweet’ine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de bir tweet’ine Twitter tarafından kısıtlama getirildi.
     
  • Trump’ın kişisel hesaplarının süresiz olarak askıya alınmasına eleştirilere yanıtlar “şiddet” içermesiydi. Bunlara karşılık ABD’de Twitter’ın alternatifi olarak kullanılan Parler’a Amazon’un sunucularını kapatması, muhafazakarlara uygulanan bir çeşit toplumsal sansürü gündeme getirdi.
     
  • Popülist olduğu belirtilen Polonya gibi bazı ülkeler ise sosyal medya devlerinin kendileri sansürleyeceğine dair çekinceler yaşıyor. Bu nedenle de Facebook, Twitter ve diğer sosyal medya şirketlerinin fikirleri sansürlemesini yasaklayacak bir yasa tasarısı planlanıyor.
Paylaş:
yorum kuralları

Önemli gelişmeleri yakından takip et